Pek çok akademisyen, analist ve gözlemci, yeniliğe karşı direnişin otoriter rejimlerin Aşil tendonu olduğunu öne sürdü. Bu tür hükümetler, rakiplerine yardımcı olan teknolojik değişikliklere ayak uydurmakta başarısız olabilir; ayrıca hakları bastırarak, yenilikçi ekonomik faaliyeti engelleyebilir ve ülkenin uzun vadeli durumunu zayıflatabilirler.
Ancak bir MIT profesörünün ortak yürüttüğü yeni bir çalışma, oldukça farklı bir şey öneriyor. Araştırmanın bulgularına göre Çin’de hükümet, muhalefeti bastırmak için yapay zeka güdümlü yüz tanıma teknolojisini giderek daha fazla kullanıyor bu sayede protestoyu sınırlamada başarılı da olmuştur. Bu süreçte, daha iyi yapay zeka tabanlı yüz tanıma araçlarının ve diğer yazılım biçimlerinin geliştirilmesi de teşvik ediliyor.
MIT ekonomisti Martin Beraja: Çin’in huzursuzluğun daha fazla olduğu bölgelerinde bunun, daha sonra belediye polis departmanları gibi yerel yönetim birimleri tarafından daha fazla yüz tanıma yapay zekası kullanımına yol açtığını gördük.
Makalenin belirttiği gibi, “AI inovasyonunun rejimi sağlamlaştırdığı ve rejimin siyasi kontrol için AI’ya yaptığı yatırımın daha fazla öncü inovasyonu teşvik ettiği”bir durum ortaya çıktı.
Akademisyenler, bu durumu bir “AI-tokrasi” olarak adlandırıyor ve yapay zeka güdümlü teknolojinin artan kullanımının muhalefeti bastırdığı ve aynı zamanda ülkenin inovasyon kapasitesini artırdığı bağlantılı döngüyü tanımlıyor.
“AI-tocracy” olarak da adlandırılan açık erişimli makale, Quarterly Journal of Economics’in Ağustos sayısında yer alıyor. Makalenin yazarları, MIT’de Pentti Kouri Kariyer Geliştirme Doçenti Ekonomi Profesörü olan Beraja; Harvard Üniversitesi’nde ekonomi alanında doktora adayı olan Andrew Kao; Harvard’da ekonomi profesörü olan David Yang; ve London School of Economics’te yönetim profesörü olan Noam Yuchtman.
Çalışmayı yürütmek için bilim adamları, son on yılın çoğunu kapsayan çok sayıda kanıttan yararlandı. Çin’deki siyasi huzursuzluk örneklerini kataloglamak için, küresel olarak haber akışlarını kaydeden Küresel Olaylar, Dil ve Ton Veritabanı (GDELT) Projesi’nden alınan verileri kullandılar. Ekip, 2014 ile 2020 arasında 9.267 huzursuzluk vakası ortaya çıkardı.
Araştırmacılar daha sonra Çin Maliye Bakanlığı tarafından tutulan bir veri tabanından, Çin hükümeti tarafından 2013 ile 2019 yılları arasında düzenlenen yaklaşık 3 milyon satın alma sözleşmesinin kayıtlarını inceledi. Yerel yönetimlerin yüz tanıma AI hizmetleri ve tamamlayıcı kamu güvenliği araçları – yüksek çözünürlüklü video kameralar – alımının, o bölgede bir halk huzursuzluğu bölümünün ardından çeyrekte önemli ölçüde arttığını buldular.
Çinli hükümet yetkililerinin, yüz tanıma teknolojisini hızlandırarak halkın muhalefet faaliyetlerine açıkça yanıt verdiği göz önüne alındığında, araştırmacılar daha sonra bir soruyu incelediler: Bu yaklaşım muhalefeti bastırmak için işe yaradı mı?
Akademisyenler, teknolojinin siyasi huzursuzluk üzerindeki “etkisini doğrudan tahmin edememelerine” rağmen, makalelerinde belirttikleri gibi, bunun gerçekleştiğine inanıyorlar. Ancak bu soruya ulaşmanın bir yolu olarak, Çin’in farklı bölgelerindeki hava durumu ile siyasi huzursuzluk arasındaki ilişkiyi incelediler. Bazı hava koşulları insanları mental sağlıklarını etkileyerek siyasi huzursuzluğa uzanan bir kelebek etkisine sebep olabilir. Ancak Çin’de yüz tanıma teknolojisine halihazırda büyük yatırımlar yapmış olan illerde, bu tür hava koşulları, aynı yatırımları yapmamış olan illere kıyasla huzursuzluğu daha az içerdiği gözlemlenmiş.
Araştırmacılar bunu yaparken, bazı bölgelerdeki görece zenginlik düzeylerinin protesto modellerinden bağımsız olarak yapay zeka hedefli teknolojilere daha büyük yatırımlar getirip getirmediği gibi konuları da hesaba kattı. Ancak bilim adamları yine de aynı sonuca vardılar: Yüz tanıma teknolojisi, geçmiş protestolara yanıt olarak kullanılıyor ve ardından protesto seviyelerini daha da azaltıyordu.
Beraja, “Teknolojinin huzursuzluğu yatıştırmada etkili olduğunu gösteriyor” diyor.
Son olarak araştırma ekibi, artan AI talebinin Çin’in teknoloji sektörü üzerindeki etkilerini inceledi ve hükümetin yüz tanıma araçlarını daha fazla kullanmasının ülkenin teknoloji sektörünü ileriye taşıdığını gördü. Örneğin, yüz tanıma teknolojileri için satın alma sözleşmeleri verilen firmalar, devlet sözleşmesini kazandıktan sonraki iki yıl içinde, daha önce sahip olduklarından yaklaşık yüzde 49 daha fazla yazılım ürünü üretiyorlar.
Beraja, “Bunun yüz tanıma AI firmaları tarafından daha fazla yeniliğe yol açıp açmadığını inceliyoruz ve gerçekten de öyle” diyor.
Çin Sanayi ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı’ndan alınan bu tür veriler, yapay zeka güdümlü araçların diğer türdeki yüksek teknoloji yeniliklerini zorunlu olarak “dışarıda bırakmadığını” da gösteriyor.
Hepsini toplarsak, Çin örneği, otokratik hükümetlerin, teknolojik ilerlemelerden yararlandıklarında, siyasi güçlerinin alt üst olmak yerine arttığı, potansiyel olarak dengeye yakın bir duruma nasıl ulaşabileceklerini gösteriyor.
Beraja, “Teknolojilerin yalnızca büyüme sağlamakla kalmayıp aynı zamanda baskı teknolojileri olduğu bu yapay zeka çağında, otoriter rejimler için çok faydalı olabilirler” diyor.
Bulgu aynı zamanda hükümet biçimleri ve ekonomik büyüme hakkında daha büyük sorularla da bağlantılı. Bilimsel araştırmaların önemli bir kısmı, haklar veren demokratik kurumların, kısmen teknolojik yenilik için daha iyi koşullar yaratarak zaman içinde daha fazla ekonomik büyüme sağladığını göstermektedir. Beraja, mevcut çalışmanın bu önceki bulgularla çelişmediğini ancak yapay zekanın kullanımdaki etkilerini incelerken, otoriter hükümetlerin aksi takdirde elde edeceklerinden daha fazla büyüme sağlayabilecekleri bir yol belirlediğini belirtiyor.
Beraja, “Bu, daha otokratik kurumların büyümeyle yan yana geliştiği durumlara yol açabilir” diye ekliyor.
Rotman Yapay Zeka ve Sağlık Hizmetleri Kürsüsü ve Rotman School of Management’ta pazarlama profesörü olan Avi Goldfarb, “Bu, teknoloji, ekonomik başarı ve siyasi güç arasındaki etkileşime ilişkin anlayışımızı geliştiren mükemmel ve önemli bir makale” diyor. “Makale, Çin’deki yerel huzursuzluğu bastırmak için AI yüz tanıma teknolojisinin kullanımı ile AI modellerinin geliştirilmesi ve eğitimi arasında olumlu bir geri bildirim döngüsünü belgeliyor. Bu makale yapay zeka ve politik ekonomi alanında öncü bir araştırmadır. Yapay zeka yaygınlaştıkça, bu araştırma alanının öneminin artmasını bekliyorum.”
Bilim adamları ise bu konunun ilgili yönleri üzerinde çalışmaya devam ediyorlar. Yakında çıkacak bir makaleleri, Çin’in dünya çapında gelişmiş yüz tanıma teknolojilerini ne ölçüde ihraç ettiğini inceliyor – hükümet baskısının küresel olarak büyüyebileceği bir mekanizmanın da altını çiziyor.
Kaynak: Massachusetts Institute of Technology